Welcome to Our Website

Cevdet Yılmaz: Batılılar gibi insanların kaynaklarını sömürme peşinde koşmadık

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Mevlid Kandili Programı ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı’nda konuştu. Yılmaz, “Velâdet-i Nebi vesilesiyle bizleri buluşturan, rahmetiyle kalplerimizi kaynaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Alemlere rahmet, insanlığa rehber ve müminlere Üsve-i Hasene olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa Efendimize, onun Ehlibeytine ve ashabına sayısız salat ve selam olsun. Kur’an-ı Kerim’in mesajını, Sünnet-i Nebi’nin örnekliğini asırlar öncesinden bugüne taşıyan, ilimle, irfanla, hikmetle yolumuzu aydınlatan âlimlerimizi, ariflerimizi, gönül sultanlarını hürmetle ve tazimle yâd ediyorum. Dinimizin, vatanımızın, mukaddesatımızın muhafaza ve müdafaası için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor; gazilerimizin her birine şahsım, ülkemiz ve milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajını dinledik, her birinize en kalbi selamlarını ve Mevlid Kandilinizi tebriklerini iletiyorum” dedi.

‘GEÇMİŞTEN BUGÜNE KALPLERİMİZ DAİMA ONUN SEVGİSİYLE ÇARPAR’

Yılmaz, peygamber sevgisinin inancın ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Allah’ın sevgisine, affına ve merhametine ulaşmanın yolu, Rasulüllah’a tabi olmaktan ve onun yolunu takip etmekten geçer. Resul-i Ekrem aleyhisselamın yolunda iman ve istikamet üzere yürümek, onun yaşantısını örnek almak, sünneti seniyyesini hayatımıza tatbik etmek, en büyük idealimizdir. İslam’la müşerref olduğu günden beri Peygamber sevgisi, aziz milletimizin karakteri haline gelmiştir. Mevlid-i Nebi’nin ülkemizde böylesine büyük bir heyecan ve coşkuyla idrak edilmesi, milletimizin kalbinde kök salan bu sevginin işaretidir. Bu öyle büyük bir sevgidir ki, milletimiz askerine bile, ‘Mehmetçik’ diyerek onun ismini vermiştir. Gözbebeğimiz olan ordumuzun ‘Peygamber Ocağı’ olmasının sebebi de işte bu hiç eksilmeyen sevgidir. Geçmişten bugüne kalplerimiz daima onun sevgisiyle çarpar. Dillerimiz onun nâ’tını okur, gözlerimiz onun aşkıyla yaşarır. Gönüllerimiz onun muhabbetiyle dolup taşar. Yüreklerimiz onun aşkıyla tutuşur, onun özlemiyle yanar, onun muhabbetiyle ferahlar. Ona olan muhabbetimiz, öylesine büyüktür ki, onu seven herkesi kuşatır. Dünyanın neresinde olursa olsun kalbinde Allah ve Peygamber sevgisi taşıyan herkesi kardeş bilir, kendimizden bir parça olarak görürüz.”

‘BATILILAR GİBİ İNSANLARIN KAYNAKLARINI SÖMÜRME PEŞİNDE KOŞMADIK’

“Devlet-i Aliyye’yi 6 asır boyunca ayakta tutan en önemli vasfı, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturuna olan bağlılığıdır” diyen Yılmaz şöyle devam etti:

“Atalarımız, nerede bir zulüm varsa karşı çıkmış, zalimin de, mazlumun da kimliğini asla sorgulamamıştır. Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere zulme uğrayan, baskı gören, ayrımcılığa uğrayan milyonlarca insan Osmanlı’ya sığınmış ve huzura kavuşmuştur. Afrika’dan Avrupa’nın derinliklerine kadar ayak bastığımız hiçbir bölgede insanların dillerini, dinlerini, kültürlerini değiştirmeye zorlamadık. Batılılar gibi insanların kaynaklarını sömürme peşinde koşmadık. İnsanları, kan, gözyaşı ve şiddetle değil adalet ve merhametle yönetmeyi tercih ettik. Bir kalbi fethetmeyi, başı dara düşmüş bir insanın elinden tutmayı, mazlum ve mağdura kol-kanat germeyi zenginliklerin en büyüğü olarak telakki ettik. Paylaşmanın bereketine inanarak, elimizdeki imkanları ihtiyaç sahiplerinin istifadesine sunduk. Bunun da karşılığını İstiklal Harbimiz başta olmak üzere zor günlerimizde fazlasıyla gördük. En son 6 Şubat depremleri sonrasında, Afganistan’dan Pakistan’a, Afrika ülkelerinden Endonezya’ya, Türk dünyasından Balkanlara, imkanları çok sınırlı da olsa, tüm dost ve kardeşlerimizin ülkemize yardım için seferber olmasının gerisinde, milletimizin işte bu alicenaplığı vardır. Bu vasfımızı Cumhurbaşkanımızın liderliğinde güçlendirerek devam ettirmekte kararlıyız.”

‘KINAMAKLA İSLAM DÜŞMANLIĞININ ÖNÜNE GEÇİLEMEYECEĞİNİ BİLİYORUZ’

Yılmaz, Türkiye olarak batılı ülkelerde yayılan İslam düşmanlığı karşısında ilkeli ve kararlı duruşu da koruduklarını belirterek, “Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılması şeklinde tezahür eden İslam düşmanı saldırılara en güçlü tepkiyi veren ülkelerden biriyiz. Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi platformlarda, bu yönde kararların alınmasına öncülük ediyoruz. Ülkemizin de gayretleriyle 15 Mart günü BM Genel Kurulu tarafından ‘İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü’ olarak kabul edildi. ‘Kutsal Kitaplara Yönelik Her Türlü Şiddet Eylemini Uluslararası Hukukun İhlali Olarak Değerlendiren Karar’ da, bunun en son örneğidir. Şüphesiz alınan kınama kararlarını, bir irade beyanı olarak önemsiyoruz, ancak yeterli olmadığını ifade etmek isterim. Sadece kınamakla İslam düşmanlığının önüne geçilemeyeceğini biliyoruz. Türkiye, İslam düşmanlığıyla mücadeleye güçlü bir şekilde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bayraktarlık yapmaya devam edecektir. Çünkü biz, bütün insanlık için güzel bir gelecek idealine sahip olan büyük bir medeniyetin temsilcileriyiz. İnsanlığı yeniden barış, adalet, sevgiyle buluşturacak azim ve kararlılığa sahibiz. Sizlerden, Peygamber Efendimizin getirdiği ve yaşantısıyla temsil ettiği değerlere şahsiyetinizle yeniden hayat vermenizi bekliyoruz. İnanca, bilgiye, bilince ve güzel ahlaka dayalı bir hayat tasavvuru geliştirerek onu bütün insanlığa sunmalısınız. Bunun için öncelikle kardeşliğinizi diri tutmalısınız” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

....